Search Results
"street art" için bulunan sonuçlar
- Joe Black / Made in China
Küçük objelerle büyük portrelere imza atan sanatçı Joe Black'in son çalışmaları arasında en etkileyicilerden biri olan Made in China 2012 ne zamandır yazmak için beklediğimiz eserlerden biriydi. Fotporaf sanatının efsanelerinden biri olarak görülen Robert Capa'nın bir fotografını tasvir eden çalışma 5500 adet plastik askerden oluşuyor. 1938 Mayıs'ında Life dergisinin kapağında yer alan ikonik fotograf Çin Japon savaşını konu alan bir haberin görseli olarak kullanılmıştı. Her biri elle boyanmış plastik oyuncaklar Çin'de üretildiği için eserin adı da Made in China konmuş. Sıradan olanı beklenmeyi ortaya çıkaracak şekilde pikselleştiren sanatçı ormana bakarken ağaçları, ağaçlara bakarken ormanı odağımızdan çıkarmayı başarıyor.
- Bu bir halı değildir
travmalarını somutlaştırdığı çalışması Childhood Memories adlı yerleştirmesini Museum of Contemporary Art
- Vhils'den Portal...
Eserlerini sokaklarda ve yapı cephelerinde görmeye alıştığımız ve devasa yüzeyleri kazıyarak ya da oyarak yaptığı işlere aşina olduğumuz Portekizli görsel sanatçı Vhils Portal adını verdiği kişisel sergisini Bologna'daki Magma Gallery işbirliğinde gerçekleştirdi. Halka açık tarihi bir mekan olan Ex Chiesa di San Mattia'da konumlanan sergi Vhils ile özdeşleşen oyma tekniği ile dönüştürülmüş ve yeni bir hayata sahip olmuş kapılardan oluşuyor. Her biri terk edilmiş, metruk binalardan toplanan kapılar izleyicisini gözlemin ötesine geçirip bir anlama sürecine davet ediyor. Eserlerinde sıklıkla yerel karakterlerin portrelerine yer veren sanatçı Portal sergisinde yer alan kapılara da Bologna sakinlerinin portrelerini oymuş. Yansıttığı çevreden beslenmeyi seven sanatçı büyük ölçüde farkedilmeyen, basit bir zorunluluk nesnesi olarak görülen veya amaçlarından sıyrıldıklarında anlamsızlaşan bölmeler olarak algılanan kapıları keşif için verimli bir zemin olarak belirlemiş. Pandemi sürecinde birbirinden uzaklaşan insanların izolasyon, korku, yalnızlık ve keskin bir şekilde kısıtlanan özgürlük duygusuyla karşı karşıya kaldıkları bir dönemde sergilenen bu anıtsal yerleştirme sahiplik ve özgürlük, geçirgenlik inzivaya çekilme ve katılım, geçirgenlik ve geçirimsizlik gibi karşıt fikirleri sorguluyor. “Portal”, kendi kapısını açmaktan mahrum kalmanın çaresizliğini yaşayan herkese saygı duruşunda bulunuyor. Tasvir edilenlerin isimlerini ve hikayelerini bilmediğimiz anonim kişiler olması da "toplumsal temsilin net bir takdiri" olarak sunuluyor. Onların biz, bizim de onlar olduğumuz anlayışını vurgulamayı amaçlayan Portal yabancılarla bir topluluk hissi yaratırken, empatiyi de yüceltiyor. Portal'ın konumlandırılması için eski bir kilisenin seçilmesi de aslında mekanın da kapılar gibi eski amacından uzaklaşmış olsa da anlamını koruyor olması. Asıl amaçlarından yoksun bırakılmış olsalar da kilise hala bir kilise, kapılar da hala birer kapı. Her ikisi de hala bir geçişi temsil ediyor, farklı ve dönüşmüş bir geçicilik türüne geçişi temsil ediyorlar. Her ikisi de hala arkasındaki bilinmeze ışınlayacak birer "portal" olarak orada duruyor.
- Murat Yıldırım'dan
Dokularla olan ilişkisini Furry Artworks'ünde de bize yansıtan sanatçı bu çalışmasında ortaya koyduğu
- Justin Bateman'dan mozaikler...
"Çakıl taşları benim piksellerimdir" diyerek yola çıkan sanatçı Justin Bateman doğadan topladıklarıyla doğaya bıraktığı portreler yaratan bir isim. Tarihi karakterlerden günümüzün ünlü isimlerine kadar geniş bir yelpazede portreler yaratan sanatçı deniz kenarından yüksek tepelere kadar farklı doğa ortamlarında topladığı her bir çakılı tuvalinde yeni bir fırça darbesi gibi kullanan Bateman Tibetli rahiplerin mandalalarından ilhamla geçici eserler ortaya koyuyor. Yaşamın sınırlı oluşu ve doğanın her şeyi geri alabilme gücünü tuvallerinin temeline koyan Bateman her bir mozaği sonunda yok olacak olsa da çektiği fotograflarla tarihe notunu bırakıyor. Kraliçe Elizabeth'den, Picasso'ya, Frida Kahlo'dan Monalisa'ya, Dostoevsky'den Leonardo Da Vinci'nin bitmeyen eseri La Scapigliata'ya kadar birbirinden değerli eserleri ortaya koyan sanatçının son çalışması ise 11 gün süren ve 3500 çakıl taşından oluşturulmuş Atatürk portresi olmuş.
- Ed Fairburn'den...
Tarzını topography ve pointilism kelimelerinin birleşiminden türettiği "topopointilism" kelimesiyle tanımlayan İngiliz sanatçı Ed Fairburn mürekkep, kurşun kalem ve boya gibi geleneksel malzelemeri kullanarak haritalardaki yolları, kontürler üzerinde kademeli olarak yaptığı değişiklikler ile insan formları ortaya çıkarıyor. Haritanın işlevselliği ile savaşmak yerine onu besleyerek koruduğunu söyleyen Fairburn figürünü ortaya çıkarırken senkronizasyonun ardındaki incelik derecesiyle ve tamamlanmış bir haritanın daha uzaktan bakıldığında bir portre gibi davranma biçimine odaklanıyor, detaylara girildiğinde portrenin ayrıntılarını yitirmesini ise bir paradoks olarak tanımlıyor.
- Mike Skinner The Streets ile tekrar sahnede
Bu isimlerden biri de The Streets oldu. Skinner'ın zaman zaman elektronik müzik soslu sunduğu alternatif hiphop, rap ve "grime" projesi The Streets daha önce yayınlanan Falling Down ve Call My Phone Thinking I'm Doing Nothing Better ve 10 yeni The Street
- Jr'dan La Ferita
Geçtiğimiz günlerde küresel güçteki tarım firmalarının aile çiftlikleri üzerindeki adaletsiz ve denge tanımaz baskısına dikkat çektiği Homily to Country adlı eseriyle satırlarımızda yer verdiğimiz Fransız sanatçı Jr. bizi kendine hayran bırakmaya devam ediyor. Floransa'da bulunan Palazzo Strozzi'nin cephesinde karşımıza çıkan sanatçının bu sefer konub başlığı pandemi sürecinde kültür ve sanatın erişilebilirliği olmuş. La Ferita (Yara) adlı çalışma Floransa'nın en ikonik ve önemli sanat eserlerine ev sahipliği yapan binanın cephesinde açılmış devasa bir "yara" görüntüsüyle ulaşılamayanı, hayal de olsa ulaşılabilir kılıyor. Rönesans sarayının cephesinde yer alan anamorfoz, küresel çapta, kapanmak zorunda kalıp yara alan müze, tiyatro ve kütüphaneler gibi kültür kurumlarının yaşadığı süreci sembolik bir yara üzerinden düşündürüyor. Duvarların ardında kalanı, ortaya çıkarmak için kurgulanan ve bir nevi röntgencilik eylemini de içinde barındıran La Ferita bir gerçeklik tasviri olarak özetleniyor.
- Vhils'den Jose Saramago portresi
Vhils mahlası ile sokaklardan tanıdığımız Portekizli sanatçı Alexandre Farto'nun en son pandemi sürecinde São João Universitary Hospital Center'da çalışan sağlıkçıları yüceltmek için yaptığı duvar kazılamarını konu etmiştik. İlk kez 2007'de Scratching The Surface projesi'nde sıradışı yaklaşımını ortaya koyan sanatçının son çalışması Nobel ödüllü yazar José Saramago'ya bir saygı niteliğinde. Akla ilk gelen Umut Tarlaları, Kabil ve Küçük Anılar gibi unutulmaz romanların yanında denemeler, oyunlar, öykü ve şiirler de kaleme alan yazarın portresi Portekiz'in atlantiğe bakan kayalıklarına Vhils tarafından kazındı. Vhils'den jose saramago portresi Yazarın The Stone Raft romanında taş bir filikada okyanusun gelgitleriyle kaos, değişim, kader ve varoluşsal sorgulamalar içerisindeki karakterleri gibi Saramago'nun portresi de gelgitler ile mücadele ediyor. Doğanın gücü karşısında muhtemelen belirli bir zaman sonra yok olup gidecek çalışmayı Vhils "bir sanatçının gerçek armağanı, ne kadar geçici olursa olsun, evrensel anlam taşıyan ve dolayısıyla sonsuza dek süren işler yaratmaktır. José Saramago'nun sözleri ve eseri, yazıldığı gün olduğu kadar bugün de geçerli olarak, zaman içinde yankılanıyor. Zamanımızın en parlak beyinlerinden birine bir saygı duruşu olarak bu hayattan daha büyük parçayı yaratmak benim için bir onurdu. Ne kadar büyük veya ne kadar güçlü olursa olsun, asla onun mirasının büyüklüğüne ulaşamayacak - sadece onun eseri gibi, zamanın erozyonuna karşı hayatta kalabileceğini umuyorum." sözleriyle paylaştı. Vhils'den jose saramago portresi
- Tuz...
Büyük ölçekli enstelasyonlarında malzeme olarak tuzu seçen Japon sanatçı Motoi Yamamoto'nun Labyrinth'i 4 yıl öncesinden bir çalışma. Güney Fransa'da, ortaçağdan kalma bir kalede gerçekleştirilen Univers'sel sergisinin bir parçası olarak yerleştirilen eser konsantrasyon ve disiplin gerektiren 45 saatlik bir çalışmanın sonucu ortaya çıkmış. 4 x12 metre boyutlarındaki çalışmasını "hafızamın izini sürmek" sözüyle özetleyen sanatçı yaratmış olduğu bu uçsuz bucaksız labirent içinde, akıp giden zamanla değişen ve yok olan, resim veya yazılarla elde edilemeyen donmuş anıları yakalamaya odaklanıyor. Bu eyleminin sonunda ulaşmak istediği ve aradığını da "değerli bir anıya dokunma hissi" olarak tanımlıyor. Tuzla yarattığı eserlerini oluştururken bir trans içine girdiğini belirten Yamamoto'nun eserini yaptığı esnada tekrara düşen hareketleri izleyiciyi de bir hipnoza sokarken, bütünün oluşumuna kadar geçen bu süreç metafizik bir deneyim de yaşatıyor.
- Savaşa hayır!
Gerilla sanatın güzel örneklerinden biri de New Yorklu bir grup sanatçı ve aktivistten geldı. Guggenheim rotundasını kendilerine tuval olarak seçen sanatçıların odağında Ukrayna'daki savaş vardı. Sanatçılar müzede uçurdukları 350 adet kağıt uçak ile dikkatleri çekmeyi başardı. Sanatçılar 5 Mart'ta gerçekleştirdikleri bu eylem ile Ukrayna üzerinde NATO destekli uçuşa yasak bölge oluşturulması için destek aradılar. Her bir uçağın üzerine yazılan yazılarda ise Biden'a yönelik bir çağrı yer alırken müzede bulunan sanatseverlere de bu tepelerinde uçan bu uçakların kağıttan değil de çelikten olması halinde neler hissedebilecekleri soruldu. fotograflar: Katya Pavlevych
- Christo ve Jeanne-Claude'un 60 yıllık hayali...
The London Mastaba, The Floating Piers, Surrounded Islands gibi devasa yerleştirmeleri ile tanınan ve dünyanın dört bir yanında Pont-Neuf ve Reichstag gibi önemli yapıları kumaşlarla kaplayan Christo ve Jeanne-Claude çiftinin uzun dönem hayallerinden biri olan Arc de Triomphe de l'Étoile'i sarmalama fikri gerçek oldu. Çiftin 2017 yılında çalışmalarına başladığı hem pandemi hem de Christo'nun 2020'de vefatının ardından bir süre duraklayan proje ikilinin daha ulaşılabilir sanat fikrini vurgulamak adına herhangi bir bariyer olmaksızın sergilenecek. Charles de Gaulle meydanı 16 gün boyunca trafiğe kapalı kalacağı tutulacak ve halk Fransa sanatının ikonlarından biri olan Christo'nun anısını yaşatırken sanatına da dokunabilecekler. 7 km kırmızı iple sarılmış, geri dönüştürülmüş malzemeden üretilmiş 25.000 m2 gümüş rengi kumaşın kullanıldığı yerleştirmenin sergilendiği süre boyunca sanatseverler zafer takının iç mekanlarını ve terasını da çalışmayı deneyimleyebilecekler. fotograf: Lubri fotograf: Benjamin Loyseau
- Adam Parker Smith - Crush
Alıştığımız, sıradanlaştırdığımız, bilindik formların dışına çıkarak kendini ilginin odağına oturtan çalışmalardan biri Adam Parker Smith'in Crush serisi. Los Angeles'daki Hole Galeri'de sergilenen Crush sanatçının stilistik mizah anlayışını ve klasik biçimlerin geçerliliğine yönelik sürdürdüğü araştırmanın ürünü. Crush sanatçı için malzeme ve ölçek açısından anıtsal bir ayrılığı simgeliyor. 20 Ağustos'a kadar ziyaret edilebilen sergide Smith yedi eksenli indirgeyici bir robot desteğinde çalışan usta oymacıların elinden çıkmış 5 heykel ile yer alıyor. Antik dünyaya bir saygı da barındıran çalışmada sanatçı Belvedere'li Apollo, Cupid Triumphant, Bernini'nin David'i gibi eserleri radikal bir dokunuşla yeniden şekillendiriyor. Crush klasiklere olan bakış açımızı ve onlarla kurduğumuz ilişkiyi yabancılaştırma üzerinden tekrar sorgulatıyor. Sunduğu bu patika kabul gören ya da kabullenileni 1 metreküplük bloklarda yoğunlaştırarak stoklanabilecek, sevk edilebilecek ve ölçülebilecek türden formlara indirgiyor.
- 717.000.000.000.000 piksel Rembrandt
Rijksmuseum akıllara ziyan bir Rembrandt projesiyle daha karşımızda. Bir sanat eserinin bugüne dek çekilmiş en büyük ve en ayrıntılı fotografını çekmek için yola koyulan müzenin seçimi ışık ve gölge üstadının The Night Watch adlı tablosu olmuş. 100 megapiksel Hasselblad H6D 400 MS kamera kullanarak 5.5cm x 4.1cm ölçülerinde 8439 ayrı fotoğraftan oluşan çalışma 925.000 x 775.000 piksel (717 gigapiksel) boyutlara sahip ve toplam dosya boyutu olarak da 5.6 terabaytlık bir yer kaplıyor. Her bir pikseli kırmızı kan hücrelerimizden daha küçük olan çalışmada pikseller arası mesafesi de 5 mikrometre (0,005 milimetre). Nihai büyük görüntüyü oluşturmak için yapay zekanın kullanıldığı bu devasa fotograf 1975'te tablonun uğradığı bıçaklı saldırı sonrası restore edilen bölgelerdeki müdahaleleri de daha ayrıntılı görmemize olanak sağlıyor. Rembrandt'ı daha yakından tanımamızı sağlayan proje ressamın fırça darbeleri ve boyama tekniği hakkında bilgi vermenin yanı sıra geçmiş rötuşlar, minik çatlaklar ve boya pigment parçacıklarının şekilleri gibi detayları daha net bir şekilde izleyicisine sunuyor. Bu güzelliği daha yakından görmek isterseniz müzenin çevrimiçi bağlantısına göz atabilirsiniz...
- Gregoria Scalabre / L'ultime Métamorphose de Thétis
Fransız hekeltraş Gregoire Scalabre sabır kelimesinin karşılığı olabilecek bir işe imza atmış. Deniz perisi Thetis'e bir övgü amacı güden L'ultime Métamorphose de Thétis (Thetis'in Sn Metamorfozları) adlı çalışmasında sanatçı birbirinden farklı 70.000 minyatür seramik vaz kullanmış. Her biri geleneksel yöntemler kullanılarak elde üretilen vazolar reçine ve köpükten oluşan bir altyapı üzerine monte edilmiş. Scalabre, 2 metre yükseklik ve 1.8 metre genişliğe sahip, çalışmasını belirlenmiş bir kalıp üzerine kurgulamak yerine tamamen doğaçlama yaparak kompozisyonunu özgür kılmayı tercih etmiş. Sanatçı fırından çıkan seramik vazocukları soğumalarının ardından içgüdüsel bir şekilde bir araya getirmiş ve eserin yüzeyinde ortak bir dil oluşturmalarını hedeflemiş.
- Meryl Streep ve Nicole Kidman'lı bir müzikale ne dersiniz?
bir kenara 2014 tarihli The Normal Heart sonrası ilk filmi olacak olan müzikal Nicole Kidman, Meryl Streep
- Dan Rawlings'den Future Returns
doğal çevremiz üzerimizdeki etkisini sorgulamamızı hedefliyor. fotograflar: Dan Rawling - 20-21 Visual Arts
- Jr. yine yapmış
Severek takip ettiğimiz sanatçılardan biri olan Jr. İranlı kadınlara olan desteğini sunduğu yerleştirmesi ile New York'daki Freedoms Park'taydı. Protestolara katılıp öldürülen Nika Shakarami'nin fotografının yer aldığı devasa bir baskının yer aldığı etkileşimli yerleştirmede 300 katılımcı Shakarami'nin saçları oldular. Sanatçının "kadınlar bitti demeden bitmeyecek" sözleriyle paylaştığı çalışma Kadınların Yaşam Özgürlüğü adı verilen küresel bir eylemin parçası.
- Ai Wei Wei x Illy
espresso deneyiminize zevk katmak için seramik fincanlara yaratıcı ve sanatsal dokunuşlar katarak Illy Art
- Mimozalı Kadın Enli Yokuşu'nda
İstanbul Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonunda bulunan, Osman Hamdi Bey'in, Mimozalı Kadın eseri Karaköy'ün merdivenli sokaklarından biri olan Enli Yokuşu'nda resmedildi. Osman Hamdi Bey'in sıklıkla resmettiği günlük yaşam tablolarının yanında İstanbul Hanımefendisi, Leylak Toplayan Kız, Mihrap ve Kuran Okuyan Kız gibi Osmanlı kadınını resmettiği eserlerinden biri olan Mimozalı Kadın tablosu geçtiğimiz aylarda Moda'daki basamaklarda yer almıştı. 1906 tarihli Mimozalı Kadın'ın yeni adresi ise Kılıç Ali Paşa'daki Enli Yokuşu oldu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü ve Beyoğlu Belediyesi işbirliğinde gerçekleştirilen bir proje halkın çok uğramadığı, tercih edilmeyen kamusal alanları renklendirmeyi ve uğrak yeri olma özelliğini tekrar kazandırmayı amaçlıyor. Devamı gelecek olan projenin ilk adımı olan Mimozalı Kadın şehirde yaşayanların sanatla buluşması açısından da önem taşıyor. Müzecilik ve arkeoloji gibi konularda öncü rolü üstlenen, sanat geleneğinin kurumsallaşamadığı bir ülkede bu zihniyetin temellerini atan, eserlerinde insana yer vermekten çekinen bir sanat ortamında insan figürünü yoğun bir şekilde kullanan Osman Hamdi Bey tuval üzerinde de "gelişmeci" tavrını yansıtmaktan çekinmemiştir. Aile bireylerini ve özellikle eşini bolca tuvallerine taşıyan Osman Hamdi Bey'in diğer tablolarındaki oryantalist detayların aksine desen ve ayrıntıyla süslenmemiş sade bir fon önünde eşi Marie'yi (Naile Hanım) gördüğümüz eser, resimde insan figürünün dahi hoş karşılanmadığı bir devirde, Osman Hamdi Bey'in bir başkaldırışı olarak da yorumlanabilir. Kamusal alanda varlığı çok tercih edilmeyen kadınları gerçeğin aksine hayatın içinde sokaklarda, cami avlularında ve alışverişte rengarenk kıyafetler içinde, ellerinde çiçekler ve şemsiyelerle tasvir eden Osman Hamdi Bey'in Mimozalı Kadın'ı doğulu gibi yaşayan batılı bir kadının sorgulayıcı bakışları üzerinden "derdini" izleyicisiyle paylaşıyor.